Quantcast
Channel: Bulgaristan Radyosu
Viewing all 37054 articles
Browse latest View live

Zlatina Ruseva "Kayıp Anılar" galasından önce

$
0
0

Bize anlatılan tarih ve gerçek olaylar ve süreçler arasında düşünceler ve kıyaslama. Zlatina Ruseva’nın “Kayıp anılar” başlıklı belgeselin konusu kısaca bu. Filmin galası bugün 27. “Sofya Film Fest” çerçevesindedir.

Ünlü belgesel yapımcısı ve yönetmeni Zlatina Ruseva anlatıyor:

“Bu hatıralarımız, hafızamıza dair bir film. Aslında, hafıza ve tarih çok farklı iki şeydir.Tarih, bize hizmet etmek için yazdığımız ve yarattığımız bir şeydir. Sosyal fonksiyonları var. Bellek, içimizde çok, çok derin bir şeydir, kimliğimizi verir, “zamanda” olmamızı sağlar. Filmde suyu ve nehri bir sembol olarak kullanıyorum. Suyun hafızasına sahip olduğu, hatta duyguları koruduğuna dair birçok araştırma var. Müzik de hafızadır – dünyayı ritmik ile bir tür algılamadır. Filmin fikri, müziğin hatırasının suyun hafızasını uyandırması, bu hatıralarını bize "göndermeye" başlaması. Aynı anda hem bugün hem geçmişte bir yolculuk gerçekleşiyor. İki tür yolcunun gemimize binmekte olduğu duygusu var – birileri çağdaş vatandaşlarımız diğerleri 70-80 yıl önce gelen bir grup. Yolculuk başlar ve suyu izleyen müzisyenler anılarını anlatmaya başlar. Su da. Benim için bu film çok önemliydi çünkü bugün hafızamızı kaybettiğimizi hissediyorum. Bizden önceki kuşaklar tarihle çok yakından ilişkiliydi. İnsana, bir halka kimliği , özgüveni veren şeydir. Filmdeki karakterlerden biri şöyle diyor: “Hikayeyi bize anlatıldığı gibi algılıyoruz. Belki de nehir, olanlar hakkındaki gerçeği biliyor.”

Aslında, tarihin nasıl tekrar edildiğini görebiliyoruz, günümüzde olup bitenler 20. yüzyılın 30'lu ve 40'lı yıllarda olanları hatırlatıyor. Film boyunca, Avrupa tarihinden geçiyoruz, harika müzisyenler ve "sonsuz şölenini " yaşayan bir grup gezgin ile birlikte “seyahat ediyoruz”.Sonunda, hangi yönde nereye gideceğimiz, yaşamak istediğimiz hayat nedir, olup bitenlerden ne dibi ders aldık sorular kalıyor.

Zlatina Ruseva'nın, yıllar önce "Akıma Karşı" adlı sıra dışı bir festivalin iki etkinliğini düzenlediğini hatırlatalım. Sahne, Bulgaristan'ın Tuna Nehri kıyısından akıma karşı yola çıkan bir kruiz gemisiydi. Geminin durduğu ülkelerden ulusal kültürün temsilcileri olan müzisyenler gemiye geliyordu. Filmin kahramanları kim:

"Filmde harika müzisyenler var - 30'dan fazla virtüöz sanatçısı, müzikal ve manevi süreçleri etkileyen kişiler. Bulgaristan'dan Peter Ralçev, Teodosi Spasov ... Avrupa'nın belki de en iyi Roman gruplarından biri olan Zoltan Lantoş’un “Romengo” grubu. Özellikle Sofya'daki filmin prömiyeri için belki de dünyada en iyi darbuka çalan virtüöz Mısırlı Ahmet geliyor. Uzun bir süre Mısır çölünde yaşamış ve en büyük ustalardan ders almış. Carlos Núñez Muñoz, gerçek bir yıldız. Filmdeki müzik çok çeşitli ve bu kurgu sorunları yarattı. Sanırım başardık - insan kaderleri arasında, bir anlatıdan bir müzik tarzından diğerine geçen, nehrin hafızasını ve benzersiz bir hafıza algısı getiren müziği senkronize eden metaforik bir aktarım oldu. Film müziktir, müzik şiiri derim. Filmin sesi bir gerçeklik yaratıyor, geçmiş ile günümüz arasındaki ilişkiyi yansıtıyor. Ana karakter ise nehir. Biz nehrin sesini arıyorduk ... Bu film çok, çok uzun bir arayıştır".

Filmin yapımcısı, 1989'da Belçika'da bir kültür merkezi ve “Diogen” prodüksiyon şirketi kurduğu Zlatina'nın eşi Lyubomir Georgiev. “Milenium” Uluslararası Belgesel festivalini, Brüksel’de Bulgar kültürü günlerini örgütlüyorlar.

"Kayıp Anılar" ekibi, kameraman Plamen Gerasimov, Marieta Chukovska – kurgu, Mariana Valkanova - müzik tasarımı.

“Lumiere” sinemasında bugünkü (8 Mart) galadan sonra filmin kahramanlarının bazırlarının katılımıyla müzikal parti düzenlenecek.

Türkçesi: Müjgan Baharova

Fotoğraflar: festivalmillenium.org


Organik şarap üreticisi Albena Simeonova

$
0
0

Uzun zamandan beri şarap üretimi ve bağcılık erkeklere özgü bir meslek olmaktan çıkmıştır. Ancak basit bir şarap değil Avrupa organik ürün sertifikası olan bir iksir üretmek, bağcılıkla uğraşmak, Natura 2000 Avrupa ekolojik ağının parçası olan Bulgaristan’ın en temiz topraklarından yaklaşık 300 dönüm toprak işletmek, ülkemizin ekonomik yönden en az gelişmiş bölgelerinden birinde onlarca aileye iş imkanı sağlamak, bu artık çok az kişiye özgü bir şeydir.

Albena Simeonova’nın kişiliğinin özellikleri arasında cesur fikirlere sahip ve iyimserlikle dolu girişimci bir ruhu olduğu sıralanabilir. Kendisi Pernik doğumlu. Sofya “Aziz Kliment Ohridski” Üniversitesi Biyoloji ve Kimya bölümü mezunu. Daha sonraları ABD’de Tarım Ekolojisi ve Çevre Yönetimi alanlarında uzmanlık alıyor. Ancak 20 yıldan beri kendi toprağına yakın olmak için Nikopol’da yaşıyor. Albena’nın, Lübenovo köyünde 290 dönümlük üzüm bağı var ve artık Bulgaristan’ın Tuna bölgesindeki büyük şarap üreticileri arasında yer alıyor. Bir tüccar olarak şarabının adını üretildiği yer olan Nikopol Platosu ile ilişkilendiriyor. Sebebi ise, bu bölgede şarapçılık geleneğine saygı duyulması ve değer verilmesidir.

Ekolojik projelerde aktif rolü ve organik tarım sektörünü koruma yönündeki çabaları nedeniyle Albena Simeonova ülkedeki tüm organik üreticileri birleştiren Bulgaristan Organik Ürünler Birliği Başkanı seçilmiştir.

Girişimci Simeonova, gıdanın insanların sağlığına ve çevreyi korumaya yönelik olması gerektiğine inanıyor. Albena Simeonova şunları paylaşıyor:

“Hala organik ürün üreticileri ülkemizde çok zorluklarla karşılaşıyor, ancak yavaş yavaş organik üretime ilgi artıyor. Organik şarap üretimi ise çok daha az bilinen bir şey. Bulgaristan halkı öncelikle çocuklarını sağlıklı sebze ve meyvelerle beslemekle ilgileniyor, şarabın organik veya organik olmaması onları fazla ilgilendirmiyor. Bu nedenle de, organik şarabın fiyatı konvansiyonel ile aynıdır. Tarımda böcek ilacı, kimyasal gübre veya genetiği değiştirilmiş organizmalar kullanmıyorum. İşlettiğim bağlar Nikopol platosunda bulunuyor, bu alanın tamamı Natura 2000 Avrupa ekolojik ağına entegre edilmiştir. 120 dönümlük yeni bir bağı kurdum. Bu yılın Ocak ayında Berlin’de düzenlenen “Yeşil Hafta” fuarında ilk satılan şarap benim muskat şarabımdı. Ürettiğim gül şarabı ile ilgili de çok iyi yorumlar alıyorum.”


Albena’ya göre, her şarap üreticisi için en önemli şey tüketicinin zevkine göre ürün sunmak ve ürünlerini çeşitlendirmeye çalışmaktır. Albena Simeonova: “Belçika ve Danimarka şarap ihracatı yapıyorum, ancak bununla birlikte Bulgaristan’da da satış yapıyorum” diyor ve devam ediyor: “Şarabın lezzeti diğer şaraplardan oldukça farklı olduğundan dolayı yurtdışında beğeni topluyor. Bu işin sırrı ise kaliteli üzümdedir, ki ben üzüm hasadının iyi olmasına çok dikkat ediyorum. Neredeyse tüm iş el emeği ile yapılıyor, bu nedenle de Nikopol bölgesinde en büyük mevsimlik iş imkanı sağlayanlardan biriyim. Tam zamanlı çalışan personelim 25 kişiden oluşuyor, ancak bağ budaması yapıldığı bu sezonda çalışanların sayısı 80’in üstünde. Bağ işletmek için gerekli tüm modern makinelere sahibim. Yatırılması gereken sermaye büyük, iş herkese göre değil, çok fazla sabır ve ileriye gitme arzusu gerekiyor. İyi olan taraf şu ki, artık böyle “gelişme çağının başında” olan işlere ve organik tarıma destek sağlayan birçok Avrupa fonu bulunuyor. Ülkemizin Avrupa ailesinin bir parçası olması da birçok çiftçiye yardım sağlıyor” diye belirtiyor.

Fotoğraflar: özel arşiv ve Gergana Mançeva

Çeviri: Özlem Tefikova


Krasimira Stoyanova’nın Hırvatistan’da harika ilk çıkış konseri

$
0
0

Müzik dalında yazan Hırvat gazeteci Branimir Puff’un haberi:

“En büyük opera yıldızlarının katıldığı gala konserlerinin çoğu, müzikle değil, daha fazla pırıltı ve para ile ilişkilidir. Bu yüzden bu tür konserlerin hayranı değilim. Ancak Krasimira  Stoyanova’nın Zagreb konserini, dünyaca ünlü Bulgar sopranosunun sunduğu yüksek kaliteli müzik ve sanatı ile hayatım boyunca hatırlayacağım."

Krasimira Stoyanova, moda stili, erişilmez yıldız davranışları gibi araçlar ile opera divası statüsünü korumak için neredeyse hiçbir şey yapmıyor. Sesi ve sanatı ile gerçek bir divadır, sunduğu müziği de derinlemesine anlamaktadır. Sanata olan bağlılığının ilk işareti, büyük yıldızların turnesini süsleyen pırıltı değil, seçtiği programdı. İlk bölümde Slav opera repertuvarının iki incisini sundu. Çaykovski’nin “Evgeniy Onegin” operasından Tatyana’nın mektup sahnesi. Dvorjak’ın “Rusalka” eserinden “Ay şarkısı”. Konser boyunca Tondi Biliç yönetiminde Hırvatistan Radyo ve Televizyon Senfoni Orkestrası’nın sunduğu Johann Strauss- oğul’unun “Mısır Marşı” bizi Verdi’nin Mısırlı kahramanı Aida’nın aryasına götürdü. Konser Adriana Lewcourt’un aryasının mükemmel bir şekilde sunulmasıyla son buldu. Bütün repertuar Krasimira Stoyanova’nın mütevazi bir sanat işçisi olduğunu kesin bir şekilde kanıtladı. Ama beni bu konserde nefessiz bırakan ve göz yaşlara boğan, derin iz bırakan bölüm, Verdi’nin  “Othello” operasından çok trajik “Ave Mariya”yı söyleyen Dezdemona sahnesiydi.

Bir tek Krasimira Stoyanova gibi büyük bir sanatçı, özel opera sahnesi ve dekor olmadan, sadece sesi ve artistik yeteneği ile salonu büyüleyebilir. Tüm dinleyicileri kahramanın trajedisini bir kez daha yaşamaya davet edebilir. Tüm dramatik olayları, her bir ses tonuna anlam yükleyerek, renk ve duygu dolu sesin muhteşem kontrolü ile yeniden yarattı.

Krasimira Stoyanova’nın Hırvatistan’daki ilk sahne almasına tanık olan biz, zamanımızın en büyük sopranolarından biriyle bir sonraki görüşme için uzun süre beklemeyeceğimizi öğrenmekten son derece mutlu olduk. Stoyanova bu yıl Aralık ayında Zagreb şehrinde “Vatroslav Lisinski” Konser Salonunda Verdi’nin “Requiem” eseri ile geri dönecek.”

Türkçesi: Müjgan Baharova

Foto gündem

$
0
0

Haskovo’da “Zarya” Okumaevi’nin girişinde ekzotik kuşlar sergisi açıldı. Ziyaretçiler, aralarında dünyanın en büyük papağanı olan Sümbül ara da olmak üzere 25 tür kuşu yakından görebilecekler. Fotoğraf: BTA

Hudut Polisi Genel Müdürlüğü bugün Sofya’da düzenlenen resmi törende Avrupa Birliği’nin dış sınırlarında göç baskısı ile mücadeye yönelik İç Güvenlik Fonu’nun Acil Yardım Mekanizması çerçevesinde İçişleri Bakanlığı tarafından sağlanan 70 yeni aracı teslim aldı. Fotoğraf: BTA

Vratsa şehrinin Simfonieta orkestrası, konuk kemancı solist Carolina Ribeiro ve onua solist Kler Brazo, konuk Maksim Eşkenazi’nin orkestra şefliğinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne adanan bir konser verdi. Konser, senfoni orkestrasının Vratsa’da ilkbahar mevsiminde ünlü yabancı müzisyenlerin ağırlayan “Avrupa müzik ilkbaharı” başlıklı yeni konser serisinden ilkidir. Fotoğraf: BTA


Cumhurbaşkanı ve başbakandan 8 Mart mesajları

$
0
0

Cumhurbaşkanı Rumen Radev, sosyal medya hesabı üzerinden kadınlara seslenirken “Bayramınız kutlu olsun, değerli bayanlar! Sağlıklı olmanızı, sevilmenizi ve saygı görmenizi temenni ediyorum” diye yazdı.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebeti ile Başbakan Boyko Borisov da sosyal medya üzerinden kadınlara hitap etti. “Her gün mutlu olun, sevgili kadınlar! Daha iyi ve başarılı olmamız için ilham ve motivasyon veren hayatın güzelliği, sevgi ve şevkati sizsiniz” sözlerini kullandı başbakan Borisov.


Cuma öğleden sonra

$
0
0

Cuma öğlden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile biriktesiniz.

Edirne’de Türkiye-Bulgaristan Güncel İlişkileri Konferansı

$
0
0

Edirne, Trakya Üniversitesi’nde düzenlenen “Türkiye-Bulgaristan Güncel İlişkileri” konferansında konuşan Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi Hasan Ulusoy, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Boyko Borisov arasındaki dostlık sayesinde ikili ilişkilerin en yüksek seviyeye çıktığını vurguladı.

Bulgaristan’ın enerji kaynaklarını çeşitlendirmek istediğinin ve Türk Akımı gaz boru hattına büyük önem verdiğinin bilindiğini belirten Büyükelçi Ulusoy, bunun Bulgaristan ve Rusya arasında çözümlenmesi gereken bir konu olduğunu öne sürdü.

Bulgaristan’da ana dilinde okuyup yazan Türk kökenli vatandaşların sayısının artırılması gerektiğini ifade eden Büyükelçi, küresel çağda azınlıkların toplumların zenginliği olarak görüldüğünü vurguladı.


“Acıbadem”, Bulgaristan’daki hastanelerini satmaktan vazgeçti

$
0
0

“Acıbadem” Grubu, Bulgaristan’daki hastanelerinin satılmasını askıya aldı. Bundan 6 ay önce Türkiye’deki finansal sıkıntılarından dolayı Sofya, Varna ve Burgas’ta bulunan hastanelerini satacağını bildiren holding, Bulgar personeline azalan döviz riski ve artan istikrardan dolayı ülkedeki işini satmak fikrinden vazgeçtiğini bildirdi.

Acıbadem’in ana şirketi olan IHH Healthcare Berhad holdinginin 9 devlette 49 hastanesi bulunuyor.



Yüksek İdare Mahkemesi, Pirin’de ÇED yapılmasına hükmetti

$
0
0

Yüksek İdare Mahkemesi, Çevre Bakanının “Pirin” Uşusal Parkının çevreye etki değerlendirmesinin yapılmaması yönündeki kararını bozdu. Mahkeme heyetine göre Pirin’deki yatırımların gelecekteki gelişme çerçevesini çizen değerlendirmenin yapılması zorunludur.

Çevre Bakanı Neno Dimov, bakanlık hukukçularının mahkemenin gerekçelerini inceledikten sonra mahkeme hükmünü temyiz edip etmemek konusunda karar vereceklerini açıkladı.

Dava, birkaç çevreci örgüt ve gerçek kişinin bakanlığın Bulgaristan yasaları ve AB direktiflerini ihlal ettiği yönündeki şikayeti üzerine başlatıldı.


Bulgaristan, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya arasında elektrik mutabakatı imzalandı

$
0
0

Bulgaristan Elektrik Operatörü (ESO), Kuzey Makedonya Elektrik İletim Operatörü (MEPS) ve Arnavutluk Elektrik İletim Operatörü (OST), Sofya'da Güneydoğu Avrupa'da İşbirliği ve Yardım Anlaşması imzaladı. Üç ülke, tek bir Avrupa enerji pazarına entegre olmak için ulusal pazarlarını birleştiriyor. Anlaşmaya göre, bölgesel arabağlantı merkezinin kurulması bölgedeki arz güvenliğini ve dağıtımını artıracak.

Ülkemizde kadınlar yönetim kadrolarında istikrarlı varlığa sahip

$
0
0

2019 Kadınların Yaşanabilirlik Endeksi anketinde, Bulgaristan 100 ülke arasında 35. sırada yer alıyor. Sıralama, hangi ülkelerin kadınların iş dünyasında kendini gerçekleşmesine en elverişli olduğunu gösteriyor. Norveç, İsveç ve Kanada en üst sırada yer alıyor. Altyapı, cinsiyet eşitsizliği, mevzuat ve iş gibi faktörler dikkate alınmaktadır. Şaşırtıcı bir şekilde, Namibya idari pozisyondaki kadınların yüzdesinde birinci sırada yer almaktadır. Yönetim ve iş dünyasında yüzde 49, yani yöneticilerin neredeyse yarısının kadın olduğu Bulgaristan,10. sırada ve kadın bakan sayısında 13. sırada yer aldı. Ancak ülkedeki kadın girişimcilerin sayısı dikkate alındığında 48. sıraya geriliyor. Bulgaristan'da parlamentoda yer alan kadınların oranı yüzde 25,4, bu da AB genelinde 16. sıraya işaret ediyor.

Son 5 yıldır vergi tahsilatı yüzde 50 arttı

$
0
0

Maliye Bakanı Vladislav Goranov, NAP - Gelir Ajansının muhafazakar hesaplarına göre, Bulgaristan’ın ödenmeyen vergilerden dolayı uğradığı yıllık zararın 250 milyondan fazla olduğunu açıkladı. Gizli gelir elde etmenin tüm yollarının kesileceğine de söz verdi. Goranov'a göre en büyük risk, otel ve catering işletmeleri, eğlence yerleri ve küçük işyerleri tarafından beyan edilmeyen gerçek ciro rakamlarıdır.

Hava durumu

$
0
0

Ülke genelinde parçalı bulutlu hava etkili. En düşük sıcaklıklar 4 ila 9 derece arasında.

Gün içinde de parçalı bulutlu hava görülecek. En yüksek sıcaklıklar 18 ila 23 derece arasında olacak.

Öğleden sonra çoğunlukla ülkenin kuzeybatısında olmak üzere yer yer kısa süreli yağışlar görülecek.


Karadeniz Megalitik Arkı cevaplardan çok sorular içeriyor

$
0
0

Kazanlık ilçesinin Buzovgrad köyü yakındaki megalit. Foto: BGNES

Binlerce yıl önce oluşmuş gizemli taş ve kayalıklar olan Megalitler esrarengiz geçmişiyle hala birçok soruyu beraberinde getiriyor. Araştırmacılar bu kayaları Dolmenler ve Menhirsler olarak ikiye ayırıyor. Dolmenler dev taş kütlelerinden oluşturulmuş evlerdir. Onlarda kapak gibi çatı ve dört duvar var. Bütün bu yapıların arasında sıvama yapılmamış. Menhirsler ise kaba kolon şeklinde ayrı veya grup halinde yere çakılmış ve “kromlek” adlandırılan daire çizen dev taşlardır. Karadeniz kıyısında bulunan bu yapılar, megalitik dönemi araştıran Doçent Lübomir Tsonev’in deyimiyle “Karadeniz Megalitik Arkı” oluşturuyor. Bu ark Doğu Rodooplar’dan, Doğu Koca Balkan, Şumen bölgesi, Kaliakra burnu, Kırım yarımadası, Kafkaslar ve Ermenistan dağlarından geçiyor.

Bilim adamları megalitlerin taş ve kayalıkların kutsal amaçla tapınak olarak kullanıldığına inanıyor. Tam olarak ne zaman oluşmuşlar? Karadeniz kıyısındaki farklı yapılar arasında bir bağlantı ve benzerlikler var mı? Bu soruları yöneltmek üzere Doçent Tsonev ile görüştük: “Megalitik taşlardan bahsedilirken, sorular cevaplardan fazla oluyor. Kesin olarak kanıtlanan cevapların sayısı da azdır” diye itiraf ediyor bilim adamı ve bir birine benzer megalitik yapılar olsa da, asla iki aynı taş yapı bulunmadığını kaydetti.

Lübomir Tsonev ve Haskovo ilinin Ovçarovo köyü yakınındaki menhir.“Balkanlar’da 400 dolmen bir o kadar da Menhirs var. Kafkaslar’da 2000 dolmen var. Ermenistan dağlarında birkaç yüz Menhirs taştan oluşan ve ortasında bir küçük Dolmen bulunan taş tesis var. Yerli bilim adamları bu oluşumların M.Ö 5.- 4. asırdan kaldığını iddia ediyor. Ermeni taşlarından daha yenileri ise Kafkaslar’da bulunan kaya yapılardır. Onlar M.Ö 3.- 2. asıra ait yapılar. Balkanlar’da ortaya çıkan kaya ve taş yapılanmaların ise bundan 4- 5 asır daha geç ortaya çıktığı biliniyor”.

Bulgaristan’da bu esrarengiz taşlar nerede görülebilir?

Dolmenler Istranca Dağı, Sakar Dağı ve Doğu Rodoplar’da bulunuyor. En büyük ve en iyi korunan objeler Istranca Dağı’ndaki taşlardır. Türkiye sınırında olan bu bölge, yıllar önce serbest dolaşıma yasak sınır hattı olduğu için, define avcıları buralara pek müdahale edememiş. Sakar Dağı ise daha fazla turistin erişimi olan bir yer. Yine Türkiye sınırına yakın Harmanli- Topolovgrad yolu yakınında bulunan taş oluşumlar var”.  

Daire haline yerleştirilmiş taş oluşumlardan ise Doğu Rodoplar’da Dolni Glavanak köyü yakınında var. Orada 1- 1 buçuk metre uzunluğunda daire şeklinde dizilmiş 20 taş kütlesi var. Starosel yakınındaki kaya yapısı ise 24 taştan oluşan bir daire bulunmaktaymış, ancak define avcılarının istilasına uğramış ve günümüzde yok olmuş. Üçüncü daire taşlar yapısı Emine burnunda yer alıyor. Pliska etrafında da kaya tapınak taşları bulunmakta. Oradaki yapılara “dev taşlar” adı verilmektedir.

Topolovgrad ilçesinde Hlyabovo köyü yakınlarında dolmenler. Foto: Gergana Encheva/ ShutterstockTaş yapıların ve kaya tapınakların tarihiyle ilgili soruların, floresan yöntemi ile araştırmalar sonucu cevabı bulunabilir. Peru’da Naska vadisindeki ünlü taş resimlerin tarihi de bu yönetmle belirlendi. Bu vadi binlerce turistin ilgisini çekiyor. Bulgaristan’daki bu yapılar da incelenip, tarihleri hakkındaki bilinmezlikler cevap bularak, Yunanistan’da olduğu gibi bir türistik atraksiyon haline getirilebilir.

Macarovo’ya bağlı Dolni Glavanak köyü yakınındaki kromlek. Foto: bg.wikipedia.org

Çeviri: Sevda Dükkancı 

Şefket Feyzullov: “Sofya Radyosu Bulgaristan Türklerinin Lale Devrini açtı”

$
0
0

“Dünden Bugüne Radyo” bölümünde bu kez sözü Şefket Feyzullov’a bırakacağız. Radyonun üzerinde etkisi ve çalışmaları hakkındaki bütün bilgileri, anıları, izlenimleri ve dileklerini dinleyicilerimize aşağıdaki yazıyla kaleme aldı:

“Ben Şevket Feyzullov 25 Ağustos 1934 tarihinde Ruse ili Vetovo belediyesi Glocevo kasabasında orta halli bir çiftçi ailesinde dünyaya gelmişim. İlk ve orta öğrenimimi köyümüzdeki Türk okulunda, lise öğrenimimi ilçe merkezimiz Kubrat Bulgar Lisesinde gördüm.

Kızıl Ordu 9 Eylül 1944 tarihinde Bulgaristan’a girdiğinde ben 10 yaşındaydım. Mahalle çocuklarıyla birlikte Kızıl Ordu erlerine karpuz kavun ikram ediyorduk. Köyümüzde 2-3 ay kalan askerlerin arasında bir Rus Salim vardı. Ağabeylerimiz Koca gölcüğe atlarını sulamaya onunla beraber gidiyorlardı.

9 Eylül 1944 tarihinden sonra Silistra köylerinden olan bir halk şairinin Mehmet Müzekka Con’un yazdığı “Kızıl Ordu” marşı söylenmeye başlandı:

Hızlandık alırız hızı,

Doğdu, göründü Rus yıldızı.

Selam verdi Moskof kızı,

Bayrakları hep kırmızı.

Ey gelencik nedir tasan,

Sevgilinden ırak mısın?

Şehitlerin al kanından,

Yaratılmış bayrak mısın?

Stalin’in kuvveti var,

Hem demirden yumruğu var.

Yumruktan doğruluk bulduk,

Boyunduruktan kurtulduk.

Şimdi Deliorman’ın bahtı değişmiş oldu. Boyunduruktan kurtuldu. Nazilerden canı yanan anne babalarımız Vatan Cephesi iktidarına oyunu verdi. Yeni Bulgar Millet Meclisindeki Türk milletvekillerinin arasına Loveç’li Hafız İbrahim Bilal Gencev de girdi. Stara Zagora’da Türk Öğretmen Okulu açıldı. Küçüklere “Eylülcü çocuk” büyüklere “Işık”,”Dostluk” ve “Halk gençliği” gazeteleri çıkıyor. Okuma evi sahneleri bize açıldı. Ben kutlamalarda Mehmet Fikri’nin “Bulgar bayrağı” şirini, arkadaşım Aptullah Hamza Kulaklı “Pirin” şirini okuyorduk.

Pek manalı üç rengin

Yok dünyada hiç dengin.

Görmemiştir eşini,

Yerler, gökler ve engin!

…………

Pirin, pirin,

Yaz günleri sen pek şirin!

Hoş hoş kokar çiçeklerin,

Güzel Pirin, güzel pirin!

Radyolarımızın Stara Zagora dalgası üzerinden Ülfet ablamızın sunduğu Türkçe radyo yayınlarını dinlemeye başladık.

Nazım Hikmet’in ilk, 1951 yılı ziyaretinden sonra Bulgaristan Türklerinin “Lale devri” başlamış oldu. “Narodna prosveta” yayın evi liseler dahil, Türk okullarına kitap ve okuma kitapları yayınlıyor, “Yeni Hayat” ve “Piyoner” dergileri çıkıyor.

1952-1953 öğrenim yılından itibaren Sofya “Sveti Kliment Ohridski” Devlet Üniversitesinde açılan Matematik-Fizik, Tarih-Felsefe ve Türk filolojisi bölümlerine her yıl 30-ar burslu ve yatılı öğrenci kabul ediliyordu. Çağdaş terimleri kullansak bu gelişmeye Ali Rafiev projesinin meyveleri dememiz gerekir. O dönemde Bulgar Komünist Partisinin Merkez Komitesinde Türk ve azınlık işlerine bakan adam İsperih (Kemallar) ilçesi Lıvino (Aslan) köyünde yetişen Ali Rafiev’di.

Eşimle birlikte Türk Dili ve Türk edebiyatı öğretmeni olarak atandığımız Razgrat Türk Pedagoji Okulu gibi okullar sonraları kapandı.

Eşim Pleven kız lisesinden aldığı ana okulu öğretmeni diploması ile öğretmenlik edip emekliye ayrıldı, ben Bulgar filolojisi ve gazetecilik bölümü mezunu oldum. 7 yıl Pleven belediyesinin “Katya Popova” sanat müziği korosunun idari görevinde, 11 yıl Pleven İnşaat Kolordusu kültürel çalışmalar görevinde yüzbaşı, binbaşı olarak görev aldım.

Pleven’de kaldığım dönemde Sofya radyosu Türkçe yayınlarına da haber gönderiyordum. Belli başlı haberlerden biri dünyaca anılmış filharmoni orkestra şefliği eden Mesru Mehmedov’un Pleven filarmoni orkestrası konserine aitti. “Yeni ışık” ve “Trudovo delo” gazetelerine gönderdiğim röportajlar değerlendiriliyordu. 01.01.1978 tarihinden itibaren İnşaat ordusunun “Trudovo delo” gazetesine göreve alındım ve 190 yılına dek çalışıp albay rutbesi ile emekli oldum.

Bizim “Lale devrimimizde” Sofya Radyosu öncülük eden kurum ve kuruluşlar arasındaydı. Bu değirmenin dolabı normal dönüyordu. Suyunu sağlayanları anmak isterim. Hasan Tekkeli, Nadiye Ahmedova, Fuat Saliev, Sebat Milaşeva, Sabahattin Bayramov, Ahmet Şerifov, Yıldız İbrahimova, Osman Azizov, Enver İbrahimov, Kadriye Latifova, Adem Bayraktarov, Mehmet Bekirov. Sağ olanların kulağı çınlasın, aramızdan ayrılanlar nur içinde yatsın!

Yayın şefi Hasan Tekkeli, her yıl 9 Mayıs Kızıl Ordu Zafer Bayramı ve Bulgar Halk Ordusu Günü kutlamaları yayınlarında mikrofona beni davet ediyordu. Ben de bu ekibe seve seve katılıyordum. Ocak 1985’te yayınlar kapatılıncaya kadar ben bu görevi sürdürdüm.

1984-1985 yıllarında Türklere uygulanan baskılar sırasında Türkçe yayınlar (müzik kayıt fonu) fonoteğinin başından geçen trajik bir olayın nasıl atlatıldığını anlatmak isterim. Bunları genç nesil öğrenmeli ve bilmeli. Fondan sorumlu bir kadın görevliye emir verilir: “Yarın tüm kaset ve bantları bir kamyona yüklet, Sofya dışında bir yerde onları yak”!

Kadın bu olayı o akşam eşi akademisyen Prof. Nikolay Kaufman’a anlatır. Akademisyen bu emre çok üzülür ve eşine ertesi gün kaset dolu kamyonu BAN- Bulgar Bilimler Akademisi’nin Müzik Bölümü deposuna boşaltmasını rica eder. Trajedi böylelikle önlenir. Akademisyen Prof. Nikolay Kaufman’a ve eşine olan gönül borcumuzu unutmadık, yıllarca unutmayacağız.

Birkaç yıl önce “İnsanlık” Vakfı yönetimi, Sofya’da dünya halkları kültürleri arasında köprüler kuran şarkıcı ve müzisyenlere, sanatçılara takdirname ve madalya verdi. Ben bu törene Ankara’dan gelemeyen Yıldız İbrahimova’nın vekili olarak katılmıştım. Katılanlar arasında Akademisyen Prof. Nikolay Kaufman da vardı. Yıldız’ın ödülüne teşekkür ettikten sonra Akademisyen Prof. Nikolay Kaufman’a hitaben sana daha bir ödül verilmesini önermekteyim deyip bu fonun ateşten kurtarılması olayını salondakilere açıkladım. Alkışların sonu olmadı! Akademisyen yalnız şunu söyleyebildi gülerek:

- Şevket, sen beni ele verdin! Emniyet zaten olayın failini çoktan araştırıyordu, dedi!

Sofya Radyosu’nun Türkçe yayınları demokrasi döneminde de Türk kimliğimizin korunmasında, ana dilimizin Eğitim Bakanlığı tarafından ders müfredat planına alınmasında, anayasada azınlıklara tanınan hakların güncel hayatımızda kullanılmasında bize yardımcı olmaktadır.

Sofya Radyosu’nun Türkçe yayınları ekibine sağlık ve yeni yeni yöntemlerle dinleyicilerin gönüllerini okşamayı, yurdun her köşesine ulaşmayı dilerim”.

Şefket Feyzullov ile yaptığımız söyleşiyi aşağıdaki linkten dinleyebilirsiniz:




Güreşçi Remzi Receb: Başarının anahtarı çok emekten geçiyor

$
0
0

51 yaşındaki Razgradlı Remzi Receb, en başarılı kıdemli güreşçilerden biri olduğunu kanıtlamaya devam ediyor. Sporcu, son 12 yılda Dünya Şampiyonasına düzenli olarak katılanlar arasında.

“Hem ulusal hem de aktif bir atlet olarak birçok madalya ve unvanım var. İlk kez 2007 yılında ise İstanbul'daki Dünya Kupası'a veteran sporcu olarak katıldım ve ikinci sırayı aldım. Bir sonraki yıl üçüncü olduğum Ankara'daki dünya şampiyonluğu izledi" diyor sporcu.

Güreşçinin başarıları 2010 yılında İsviçre'de şampiyonlukta ikinci sırayı alarak devam etti. İlk büyük zaferi, bir yıl sonrasında Arnavutluk 'un başkenti Tiran'da gerçekleşti.

"Orada ilk altın madalyayı kazandım. Ve şampiyonluğa Bulgaristan'dan sadece iki sporcu katılıyordu. 2012'de ikinci olduğum Macaristan’daki Budapeşte Dünya Şampiyonasındaydım. Ardından gelen üç yıl boyunca Saraybosna, Belgrad ve Atina'da hep ilk sırada yer aldım. 2016'da Polonya'nın Wałbrzych kentinde, rakibimin epey önündeydim, ama sadece bir saniye içinde zaferi kaybettim. Kazansaydım, beş kez art arda dünya şampiyonluğum olacaktı, ama ikinciliği aldım" diye anlatıyor veteran sporcu.

Beşinci dünya şampiyonluğu 2017'de Plovdiv'de ve en son altıncı şampiyonluğu Makedonya’nın başkenti Üsküp'te geldi. Sporcu, bu yıl Ekim ayında Gürcistan'da yapılacak olan Dünya Veteranlar Güreş Şampiyonası'nda birincilik için mücadele edeceğini duyurmaktan mutluluk duyuyor. Aktif antrenmanlarının Mayıs ayında başlayacağı güreşçinin, eski sakatlıklardan kurtulmak için de zamanı olacak.

Çocukluğu Yonkovo köyünde geçen sporcu, geçmişe dönüp baktığı zaman kendisini güreş sporuyla tanıştıran Ridvan Çilev'i ve Razgrad Spor Okulu’ndaki ilk antrenörü Halil Musov'u hatırlıyor.

“Bu okulda 1980-1981 arasında okudum, o zaman yedinci sınıftaydım. Aynı yıl şampiyon olduğum birkaç ulusal turnuvaya katıldım. İki yıl hiç madalya kazanamadım, ama antrenörüm beni sürekli teşvik etti. Onuncu sınıfta ilk defa ulusal şampiyonluk elde ettim. 1985 yılında, bölgedeki en genç güreş ustası unvanını kazandığımda, bu gelecekteki başarılarımın teminatı gibiydi” diyor Remzi Receb.

Birkaç yıldır Lütfi Ahmedov güreş spor kulübünün icra direktörü ve aynı zamanda gönüllü olarak anrenörlük yapıyor.

"Kulüp başkanı Kadri Kabil'in çabalarıyla, kulübün mali durumunu ve çocukların eğitim süreci koşullarını iyileştirmeye çalışıyoruz. Kulübe kayıtlı sporcu sayısı 42 ve çoğu spor akademisi örğencileri. Ayrıca kızlar da var, başarısı ile gurur duyduğumuz güreşçiler hepsi" diyor Recep.

Onlarla birlikte iki antrenör daha sprocularla ilgilenmektedir. Kulübün finansmanı çoğunlukla sponsorlar tarafından sağlanmaktadır. Remzi Receb, hem özel hayatında hem de spor alanında doğruluk ve sadakat gibi değerlere önem verdiğini belirtiyor. Aynı zamanda, öğrencilerine de bu değerleri aşılamak istiyor.

“Güreş zorlu bir spor dalıdır, ancak disipline alıştırır, kişinin karakterini güçlendirir, bu nedenle çocukları sorumluluk, disiplin, büyüklere saygı, hoşgörü, sabırlı olma konusunda eğitmeye çalışıyoruz. Zorlukların önünde eğilmemeleri ve korkmamaları için onları gerçek yaşama hazırlıyoruz” diyor sporcu.

Gülümseyerek, her zaman yanında olduğu ve onu her zaman desteklediği için ailesine minnettar olduğunu söylüyor. “İnanılmaz bir karım ve beni her zaman cesaretlendiren ve başarılarımla gurur duyan iki sevimli kızım var. Ailede herkesin birbirini desteklemesi güzel" diye özetliyor düşüncelerini güreşçi. Arkasında olan tüm insanlara ve kulübe duyduğu şükran yanı sıra Ostrovolu tanınmış iş adamı Aydın Veliev'e de turnuvalara sağladığı tam sponsorluk için minnettar. Zafere giden yolun çok çalışmak ve antrenman yapmak olduğunu ekliyor. Başarı, madalyalar ve ün devam etmesi için onu motive eden şeyler arasında. Favori bir şampiyonluğu veya bir gülümseyerek hatırladığı bir galibiyeti olup olmadığını sorduğumuzda, her şampiyonluğun kendisi için bir savaş olduğunu ve kazanılan her unvanın önemli olduğunu söylüyor.

Fotoğraflar: özel arşiv

Çinli yatırımcıların Bulgaristan çıkarması

$
0
0

Çin yatırımcıları, Bulgaristan’da tahıl, mısır ve üzüm yetiştirmeyi planlıyor. Örneğin genç iş adamı Tseng Tson, Kuzey Bulgaristan’ın Lom şehri yakınlarında 4 bin dekar bağa sahip. Bu alanda hiç tecribeye sahip olmamasına rağmen Tseng Tson, bundan 5 yıl önce bağ satın almıştır."Buraya geldik, en yüksek tepeye tırmandık, oradan Tuna’yı gördük ve işte o anda karar verdik” diye anlatıyor Tseng Tson. Geçen yılın sonundan itibaren Tson, Çin pazarında satılan Bulgar şarabı üretiyor ve 2 yıla kadar kendi mahzenini de kurmayı amaçlıyor. "Geçen yılın sonunda 40-50 bin şişe ithal ettik ve şarap siparişlerimiz gelmeye devam ediyor ” diye belirtirken ülkemizdeki düşük vergilerinin onu buraya getirmek için başlıca nedeninin olduğunu da anlatıyor. Bir  Bulgaristan özel televizyonu, Çin ile Orta ve Doğu Avrupa Ülkeleri Arasında Tarımsal İşbirliğinin Desteklenmesi Merkezi’nin verilerine dayanarak "Ağır sanayinin olmaması, ülkenizin temiz çevreye sahip olduğu anlamına geliyor. Yani, burada son derece kaliteli ürünler yetişrirlebilir“ açıklmasına yer verdi.


Adem Bayraktar:“Kuşlar gelir öterek, ben yanarım tüterek...”

$
0
0

Deliorman’ın sevilen ses ve saz ustası Adem Bayraktar 1948 yılında Razgrad’ın Glocevo köyünde (şimdi Ruse’nın Glocevo şehri) dünyaya geldi. Çok erken yaşta saz çalmaya başlayan Adem Bayraktar, daha 1966 yılında okul yıllarında Razgrad şehrinde Trayço Vasilev yönetmenliğindeki Razgrad Tiyatrosu Folklor Grubu’nda saz çalmaya ve türkü söylemeye başladı...

Adem Bayraktar’ın hayat hikayesi ve uzun yıllık Razgrad Tiyatrosu’ndakı çalışmaları, sahne performansı, bölgede ve Bulgaristan çapındaki turneleri, köy meydanındaki türkülü, şarkılı, danslı gösterilerdeki yıldızının parlaması, kavuştuğu ün, böyle başlıyor .

Osman Aziz “Canlarım türküler, bizim türküler” kitabında Adem Bayraktar hakkında şunları yazmış: “Kendisini bizzat büyük bir zevkle dinlediğim, sözün gerçek anlamında bir halk sanatçısıdır Adem. Üzerinde önemle durulmaya değer bir sese sahiptir. Evet, evet, halk sanatçısı. Halkın evinin içinden bir üye gibi davrandı hep seyircisinin önünde, sahnede...Halkın geleneklerine, törelerine bağlı kaldı...”

Adem Bayraktar ile yaptığımız söyleşiyi aşağıdaki linkten dinleyebilirsiniz.


Fotoğraflar: özel arşiv

Sliven muhabirimiz Stoyan Radev’in tabloları BNR’yi süslüyor

$
0
0

Bulgaristan Ulusal Radyosu BNR’nin Sliven muhabiri Stoyan Radev ilk sergisini açtı. Stoyan Radev, BNR’in Birinci Studyosu lobisini süsleyen 20 peyzaj tablosunu  son 3 yıl zarfında çizmiştir.Tablolarda, deniz, Jeravna ve Kotel’in eski Arnavut kaldırımları ve Sliven Koca Balkan manzaraları yer alıyor. Ressam “Sanat bir çoğaltma makinesi değildir. Resimlerimde duygularımı aktarıyorum. Günümüzün  hareketliliğin yaşanmadığı araçsız sokaklarının görünümünü canlandırmak amacıyla bir adım eskilere döndüm ve bundan dolayı bazı tablolar çağdaş görünümünden mahrum kaldı” diye paylaştı.

..


Çocuk köşesi

$
0
0

Parkta nasıl davranmalıyız?

Sevgili minik dostlar, havaların ısınması ise dışarıda, açık havada geçirilen zaman da arttı. Daha önce de sözünü etmiş olduğumuz gibi burada da uymamız geren kurallar var. Bu kuralları Ayten abla ile birlikte tekrar gözden geçirmeye ne dersiniz?



Viewing all 37054 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>