Bükreş’te düzenlenen ve Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan Başbakanları Boyko Borisov, Viorica Dancila ve Aleksis Çipras ve Sısrbistan Cumhurbaşkanı Aleksandır Vuçiç’in katıldıkları Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısında Balkanlar’da ulaşım bağlantıları ve enerji ve dijital bağlılığı projeleri üzerinde duruldu. Başbakan Borisov, Konsey katılımcısı ülkelerin siyasi beyanlar değil, “liman ve altyapı” istedikleri açıklamasında bulundu ve bölgede anlaşma ile diyalog çağrısında bulundu. Aleksis Çipras, Balkanlar’ın kalkınma imkanlarını sırf üçüncü devletlerin gündemine göre değil, kendi menfaatleri doğrultusunda değerlendirebileceklerini öne sürdü. Yunanistan ve Romanya başbakanları, AB Konseyi Bulgaristan Dönem Başkanlığınının ilk yarısında alınan sonuçlara yüksek değer biçerek bölge ülkelerinin Avrupa’ya entegrasyon sürecine verdikleri desteği teyit etti. Cumhurbaikanı Vuçiç, Batı Balkanlar ve somut olarak Sırbistan’a karşı üstlenilen yükümlülükten dolayı teşekkür etti. Konsey katılımcıları, ortak altyapı projelerine Çin’den de finansman aranması konusunda anlaştı. Bu bağlamda Haziran ayının başında Sofya’da Orta ve Doğu Avrupa devletleri ve Çin arasında yaılması planlanan toplantıda Bulgaristan, Sırbistan, Romanya ve Yunanistan, finansman için ortak proje sunacaklar.

Bulgaristan, sivil toplum kuruluşu Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün açıkladığı 2018 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 111'inci oldu ve böylece sadece AB ülkeleri arasında değil, aynı zamanda henüz AB adayı olan Batı Balkan devletlerinden sonra sonuncu sırada yer aldı. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün raporuna göre, medya, siyasetçiler ve oligarhlar arasındaki yolsuzluk ve çatışmalar çok yaygındır. Raporda, Avrupa fon kaynaklarının hükümet tarafından paylaşımı bazı medyalar için şeffaf bir şekilde gerçekleşmiyor ve onları daha ılımlı olmaya ve bazı konuları yansıtmaktan kaçınmaya zorluyor, deniyor.

BNR müzik topluluklarının protestosu üçüncü gününe girerken, bugün Bakanlar Kurulu önünde devam ediyor. Protestocular, BNR bütçesinin, maaşlara%50 oranında zam sağlayabilecek bir artış talebinde bulunuyor. BNR müzik toplulukları, yarın düzenlenecek olan Parlamento Kültür ve Medya Komisyonunun olağanüstü toplantısından beklentilerini paylaşmak amacıyla BNR Genel Müdürü Aleksandır Velev ile de görüşme talebinde bulundu.

“Patcwork” veya kırkyama sanatının kökenleri, çok eski zamanlara dayanıyorsa da bu teknik, çağdaş hali ile 18. yüzyılda İngiltere’de uygulanmaya başlandı. İngilizce yama anlamına gelen “patch” ve iş anlamına gelen “work” kelimesinin bir araya getirilmesi oluşan bu sanatın adından da anlaşılacağı üzere farklı kumaş parçalarının birbirine dikilmesi sonucu yatak ve masa örtüsü, battaniye, yastık kılıfı ve yumuşak oyuncak gibi çeşitli ürünlerin işlenmesi söz konusu.

Kırkyama sanatı ülkemizde 1989 yılı sonrasında yaygın hale gelmeye başladıysa da, Kremena Kambova, severek yaptığı bu işteki ilk adımlarını bundan çok önce yaptı:

“Beni ilk keşfeden kişi, 1986 yılında televizyon sunucusu Brigita Çolakova oldu. El işi yapan her kadının yaptıklarını televizyona götürmesini isteyen Brigita, “TV Nedelnik” programında” beni ve o zamana kadar ülkemizde bilinmeyen bu el sanatını anlattı."

Kırkyama işini tek başına öğrenen ve yıllar sonra Internet’te patchwork videolarını izlerkek aynı teknikleri kendi başına bulduğunu farkeden Kremena, aplikasyon, boncuk, dantel süslemesi gibi modern tarzda çalışmalar yapıyorsa da klasik usulü en çok beğendiğini paylaşıyor.

“Klasik kırkyama işinde yüz denen üst katmanın parçaları birbirine birleştiriliyor, bu üst katman ve üçüncü katman arasına vatka konuluyor. Yüz kısmının işlenmesi, kırkyama sanatında en önemli. Güzel ve uyumlu olması, parçaların birbirini tamamlaması önemli. Klasik usule has olan geometrik figürlerle, sanatçının hayal gücüne göre farklı şekiller oluşturulabiliyor. Kumaşların ve renklerin doğru seçilmesi önemli. Klasik tarzda her şey elle yapıldığı için epey zaman alır” diyor Kremena.

Pano, tablo veya poster gibi sırf estetik değeri olan modern patchwork eserlerinden pek hoşlanmayan Kremena, el işlerinin günlük hayata yönelik olması gerektiğini düşünüyor:

“Kırkyama eve, insana ayrı bir ruh katar. Ayrıca da insanın böyle bir hobisi olması çok güzel. Beynin, ellerin, sezgilerin meşgul oluyor, yapacak işin var ve bu harika bir şeydir” diyen Kremena işinde keten, pamuk ve triko kullandığını paylaşıyor. Işıltılı dokulardan uzak duran kadın, her şeyin ölçülü olması ve klasiğin dışına çıkan her sapmanın rüküş haline gelebileceğine dikkat çekiyor. Çalışma süreci nasıl seyrediyor sorusu üzerine mahiretli kadın şu cevabı veriyor:

“Önce fikir beliriyor. Yapmak istediğini önce tasavvur ediyorsun. Sonra parçaları kesip yan yana diziyorsun. Bu işte sabırlı olmak gerekiyor”.

Ülkemizde pek te bilinmeyen bir uygulamalı sanat türü olan kırkyama, son yıllarda facebook grupları, düzenlenen sergiler ve kurslar sayesinde popüler olmaya başladı. Patchwork eserlerine insanlar değer veriyor mu acaba?

“Büyük değer veriyorlar. El işi göz nuru olan böyle bir battaniye ile örtünmek, böyle bir örtüde yemek yemek çok farklı. Amaç, insanın benden aldığını sevmesi, severek yırtılıncaya kullanması.”

Fotoğraflar:özel arşiv

Çeviri:Tanya Blagova

Avrupa Birliği İstatistik Kurumu Eurostat’a ait, AB ülkelerinin borç seviyeleri raporunda, Bulgaristan’ın dış borcunu GSYİH’nın % 29’dan  % 25.4 oranına düşürdüğüne ilişkin haberin ardından Başbakan Borisov, bu gösterge açısından Bulgaristan’ın Estonya ve Lüksemburg’tan sonra Avrupa üçüncüsü olduğunu açıkladı. Başbakan “Eğer hükümet bu tempoyla çalışmaya devam ederse, bu yılın sonunda dış borç % 20’lere kadar düşürülecek” ihtimali üzerinde durdu.

Stara Zagora’da “Yeşil Balkanlar” Yaban Hayatını Koruma Derneği’nde LIFE programının finanse ettiği proje çerçevesinde merkezde türemesi sağlanan küçük kerkenez kuşu ve merkezin yoğun bakım ünitesine tedavi edilen bir ala doğan kuşu doğaya salındı. Fotoğraf: BTA

Londra’da bir grup Bulgar, Soho semtinde Golden Square’de Piccadilly Circus yakınlarında 42 “Rosa damascena”( pembe yağ gülü) dikti. Geçen yüzyılın 70’li yıllarında Sofya belediyesi tarafından hibe edilen 2000 Bulgar gülünden oluşturulan bahçenin yeniden canlandıılması hedefleniyor. Fotoğraf: bulgariansinlondon.com

Sönmüş yanardağ Kocuh’un eteklerinde, Rupite bölgesinde 75 C dereceye kadar yükselen sıcak mineral sularında turuncu kırmızı çizgileriyle farklılık gösteren kırmızı yanaklı su kaplumbağlarını ve tatlı su balıklarını görmek mümkündür. Fotoğraf: BTA

Sevilen ses sanatçısı Danislav Kehayov’un iki CD’li, yeni albümü, “Trakya altını gibi ses, yıllanmış şarap gibi şarkılar” başlığını taşıyor. Albümde Trakya şarkı repertuvarından kayıtlar, farklı folklor bölgelerinden popüler şarkılar ve DVD var.

Bununla ilgili olarak şunları paylaştı: “Albüme “Trakya altını gibi ses, yıllanmış şarap gibi şarkılar” ismini koyma fikrinin, İlka Dimitrova’dan geldiğini söylemek isterim. Dimitrova, bir programında beni bu sözlerle tanıtmıştı. Ben de albümün ismini öyle koymaya karar verdim. Albüme Güneybatı Bulgaristan, Istranca, Dobruca, Trakya, Rodoplar’dan sevilen ve her vesileyle seslendirilen halk şarkılarını dahil ettim. Dinleyicilerin benimle birlikte şarkılara eşlik etmelerini umuyorum.”

Danislav Kehayov şunları belirtiyor: “Bizim çevremizde bazı meslektaşlar uzman olma iddiası taşır, melodi ve orkestra tercihlerimi, yahut Trakya bölgesinden bir ses sanatçısının neden Makedon şarkıları seslendirdiğini sorgular. Bu yüzden daha başta herkesi bu mesajla uyarmak istedim. Albümün audio versiyonu için arkadaşlarım kavalcı Temelko İvanov, akordeoncu Nedko Bogdanov, klarnetçiler Petar Voynikov ve Bojidar Strehin, kemancı Atanas Slavov’u davet ettim. Şarkıların düzenlemelerini Viktor Yordanov, Mitko Hristov ve Nikola Vaklinov’a teslim ettim. Albümün video versiyonunda ise “Sakar” orkestrasının eşliğinde seslendirilen, bana ait şarkılar var.”

Çeviri: Rayna İvanova

Ressam Atanas Hranov, yeni sergisi ile atölyesinin kapılarını aralamaktadır. Edebiyatçı Svetlozar Jhelev, başkentteki “Rakursi” galerisinde en parlak çağdaş ressamlarımızdan biri olan Atanas Hranov’un son sergisinin açılışını yaptı. Atanas Hranov, resimlerinde sadece anları yansıtmakla kalmıyor, gerçek hikayeler anlatıyor.

Atanas Hranov, şunları paylaşıyor: “Atölye, belli bir binanın duvarları, tavanı, zemininden ibaret değil, her ressamın içinde taşıdığı ruhsal bir alandır. Hatta atölyeye her gün kaygı, korku, hayal, aşklar ve hayal kırıklarımız gibi farklı ruh halleriyle her gün inşa ettiğimiz, ruhsal bir labirent derdim. Ancak korkular, bizleri insan olarak şekillendiren tek şey değildir. Tabii şu an yaşadığımız dünya, bizleri kayıtsız kalmamızı engeller ve ileride de var olup olmayacağı kaygısı, her eylemimizde kendini belli eder. Ama yine de çevremizdeki güzellikleri unutmamalıyız. İnsanlar, hayatımız daha aydın olsun diye güzelliğe odaklanmalı.”

1961 yılında Plovdiv’de dünyaya gelen Atanas Hranov, Güzel Sanatlar Akademisi’nin Oymacılık Bölümünü bitirdi, ancak daha öğrenciyken farklı sanat türlerini karıştırmaya başladığından, sadece kendisine özgü olan renk paletini buldu. Şimdiye kadar 40 sergi yapan ressam, stilini büyülü gerçekçilik olarak tanımlıyor ve tablonun başına geçtiğinde bilinçaltını serbest bıraktığını söylüyor. Böylece tabloda kendi mantığını ve düzenini takip eden yaşantılar beliriyor. Şu anki sergide yer alan “Bir yolculuğun portresi” tablosu da buna bir örnek sayılıyor.

Atanas Hranov, şunları açıklıyor: “Bir gece okyanusta bir yat ile seyahat ederken, güvertede tek başımaydım ve suda ışıldayan, fosforlu bir şey gördüm. Birdenbire bu parlayan nokta bana yaklaşmaya başladı ve o zaman o esrarengiz obje karşısında ani ve büyük bir dehşet duygusuna kapıldım. Sonuçta ışığın, iki balinadan geldiği anlaşıldı. Balinalar, oynamak için yata çok yaklaştı, ancak bunu anlayana kadar çok korkmuştum. Ardından, bu olayı farkına varmadan tablolarımdan birine aktardığımı fark ettim. Tabloda suda dolaşan tuhaf beyaz yaratıklarla çevrili korkmuş bir çocuğun yüzünü göreceksiniz, çünkü muhtemelen kendimi korkmuş bir çocuk gibi hissetmiştim.”

Resimler, 4 Mayıs tarihine kadar sergi salonunda kalacak. Yelkencilik tiryakisi olan ressam, yelkenleri yeniden en büyük tutkuları olan rüzgar ve suyun olduğu, hayat denen güzel, ilginç ve uzun yolculuğa fora ediyor.

Fotoğraflar:özel arşiv

Çeviri: Rayna İvanova

Başsavcı Sotir Tsatsarov, Başbakan Boyko Borisov ile yaptığı görüşmeden sonra, Zhelyaz Andreev ve dört meslektaşının ABD’ye teslim edilmesinin hiçbir yasal gerekçesi olmadığını, bu tutumun Amerikan tarafına açık ve net ifade edildiğini söyledi. Görüşmeye ABD’nin Bulgaristan Büyükelçisi Eric Rubin ve Adalet Bakanı Tsetska Tsaçeva da katıldı. Washington'daki "İnterpol" temsilciliği, Amerikan Arrowtronic Ltd şirketinin Sofya’daki ofisinde çalışan Zhelyaz Andreev ve daha dört çalışanın tutuklanması talebinde bulundu. Amerikan tarafı, şirkette görevli olan Bulgaristan vatandaşlarının,Suriye’ye karşı ambargoyu ihlal ederek, Suriye havayollarına uçak yedek parçaları teslimatını organize ettiklerini iddia ediyor. Sorunun Mayıs ayında Sofya’da düzenlenecek  Avrupa Birliği –ABD görüşmesine katılacak olan ABD Başsavcısı ile değerlendirilmesi bekleniyor.

Bulgar Gazeteciler Birliği Başkanı Snejana Todorova,Varna’da düzenlenen “Medyada enformasyon savaşları” konulu toplantıda “Medyalar, uygun olmasa bile, gerçekleri söylemekten çekinmemelidir. BNR, kurallara ve görüşlerde plüralizm ilkesine uyan ve bunu sunan az sayıdaki medya kuruluşlarından biridir,” açıklamasında bulundu

Cumhurbaşkanı  Radev bir gazetecinin sorusuna  cevap verirken, “Bulgaristan'da devletin temel  kavramı ile savaş yürüten  siyasetçiler var. Avrupa Konseyi Başkanlığı'nın  doruk çalışmaları sırasında  Cumhurbaşkanlığı kurumunun itibarına gölge düşürüyor ,  Bulgaristan’ın Avrupa’ya dahil olmasıyla ile oyun oynuyorlar” dedi. Radev’e  göre  Avrupa  fikrinin   kişisel siyasi  amaçla kullanılması  denemeleri var. Cumhurbaşkanı  “Yolsuzluğun, yoksulluğun ve adaletsizliğin ülkemizin  kart vizitinde  yer almasına,  Bulgaristan’ın  medya  özgürlüğü  açısından Avrupa haritasından  dışlanmasına izin  veren  politikacılarımız  nasıl  olur da kendini Avrupalı insanı  olarak kabul eder? diye retorik bir soru  yöneltti. Radev ülkede yolsuzluğun “Okyanusun ötesinde"  görünür  hale  geldiği  ve ABD Dışişleri Bakanlığı raporunda da yansıtıldığını  vurguladı.

AB, Brüksel’de  Suriye için düzenlenen donör konferansının BM’in himayesi altındaki barış sürecine  ivme kazandıracağını umuyor.Konferansa yaklaşık 80  devlet  ve değişik örgütler  katılıyor. Dışişleri  Bakanı  Ekaterina  Zaharieva  forumun  Suriye için siyasi diyaloğun gerekli  olduğuna net sinyal verdiğini söylerken, “yeniden yapılanma sadece gerçek bir siyasi süreçten sonra  başlayabilir. BM Güvenlik  Konseyi’nin 2015 yılında oybirliği ile kabul ettiği Suriye’nin siyasi geçişine dair planı çizen  karardan bu yana aslında  gerçek siyasi sürecin başlamadığını itiraf ettik. Aldığımız kararları hep beraber yerinе  getirmeye  başlamalıyız” şeklinde  konuştu.

Avrupa Konseyi  Başkanı  Donald  Tuck , 17 Mayıs  günü için planlanan  AB-Batı  Balkanlar zirvesinin,  savaşlardan taze hatırları olan, Rusya ile uzun yıllar boyunca yakın ilişkilerde bulunan bir bölge olan Batı Balkanlar’ın Avrupa perspektifini doğrulayacağını söyledi. Tuck dünden beri zirve toplantısının hazırlıklarını yapmak üzere bölgeyi  ziyaret etmektedir. Tuck, “Üyelik yolu uzun olacak, ancak çabalara değerdir” dedi. Tuck,  Sofya  görüşmesinde  güvenlik, mülteci trafiği, terör ve organize suçlarla mücadele gibi  ortak sorunlar üzerinde  durulması için de iyi bir fırsat olabileceğini sözlerine ekledi.

Üç yıllık aradan sonra "Levski" takımı yine Bulgaristan Kupası finaline geçmeyi başardı. ÇSKA ile oynadığı rövanş maçını 2:2 ile tamamlayan Levski, yarı finali toplam 4:2 skorla atlattı. "Levski" takımı finalde diğer yarı final maçında "Botev" takımını yenen "Slavia" ile karşılaşacak.

AB'nin Brexit Başmüzakerecisi Michel Barnier, bugün Bulgaristan'ı çalışma ziyaretinde bulunacak. Konuk, Başbakan Boyko Borisov ve Avrupa İşleri Meclis Komisyonu temsilcileri ile görüşecek. Barnier, ayrıca "Brexit'e hazır olun - Avrupa iş sektörü için sonuçlar" konulu konferansa ve AB finans sektörü ve farklı uşluslarası örgütlerin liderlerinin katılacağı Eurofi Financial Forum toplantısına iştirak edecek. 

AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Valdis Dombrovskis, BNT'ye verdiği demeçte Bulgaristan'ın Avro Bölgesi'nin bekleme salonuna kabul edilmesinin aylar meselesi olduğunu belirtti. Buna ilişkin karar, Avrupa Merkez Bankası ve Avro Bölgesinin bekleme salonu olarak bilinen Döviz Kuru Mekanizmasının kısmı olan devletler tarafından verilecek.  AB Komisyonunda avro ve sosyal diyalogtan sorumlu olan Dombrovskis, "Bulgaristan Avrupa Bölgesi'nde. Efsanelere karşı ekonomkik mantık " konulu tartışma toplantısına katılmak üzere Sofya'da bulunuyor.

Dombrovskis ve Bulgaristan başbakanı arasında yapılan görüşmede Boyko Borisov, ülkemizin Döviz Kuru Mekanizmasına (ERM I) katılma kriterlerini karşıladığını öne sürdü. Konuk, Bulgaristan dış borcunun düşmesinden dolayı memnuniyet duyduğunu belirtti. 2017 yılının sonu itibari ile GSYİH’ya göre yüzde 25,4 olarak hesaplanan dış borç, Bulgaristan’ı AB içinde konsolide dış borcun en düşük olduğu 3. ülke haline getiriyor.

Bulgaristan ziyaretinde bulunan AB’nin Brexit Başmüzakerecisi Michel Barnier, Başbakan Borisov’a Brüksel ve Londra arasındaki görüşmelerin seyrine ilişkin bilgi verdi. Bu süreçte vatandaşların ve şirketlerin haklarının garantilenmesi gerektiğine dair ortak görüş ifade edildi. Avrupalı diplomat, Başbakan Borisov’u AB Konseyi Bulgaristan Dönem Başkanlığınının başarılı bir şekilde yürütülmesinden dolayı tebrik etti ve 17 Mayıs’ta Sofya’da yapılacak Batı Balkanlar zirvesine başarılar diledi.

İvan Triçkov’un (1892 - 1959) sergisi, Sofya “Loranı” galerisinde 18 Mayıs gününe dek ziyaret edilebilir. 20. yüzyılın başlarında ün kazanan sanatçı, daha sonra unutulmuştur. 2017 yılı ressamın 125. doğum yıldönümüydü, ancak eserlerinin bir araya toplanması ve değerlendirilmesi zor olduğundan dolayı, jübile sergisi şimdi düzenleniyor.

Sanat tarihçisi Mariyana Avramova, ressam hakkında şu bilgileri verdi: “İvan Triçkov,peyzaj ressamı olarak ün kazanır. Hatta onun zamanında yaşayanlarona, “Dağ peyzajının ustası” derler. Sergi bunu kanıtlıyor. Tablolarda Rila, Pirin, Stara planina dağları, Maritsa nehri vadisinden görünümler var. Bundan dolayı sergi “Bulgaristan’ın güzel doğası” başlığını taşıyor."

Vratsa şehrinde doğan İvan Triçkov, Güzel SanatlarAkademisi’nde okumaya başlar, ancak ağır sosyal ve yaşam sebeplerinden dolayı eğitimine ara verir. Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’na katılır. Daha sonra, uzun bir dönem memur olarak çalışır. Öğretmen olur. 20. yüzyılın 30’lu yılların sonlarında kendini sanata adama fırsatı bulur ve eserleri ilgi görmeye başlar. 22 ayrı sergi düzenler. Takipçileri arasında çar ailesi mensupları, elçiler, yazarlar gibi elit tabaka temsilcileri var.

1944 – 46 yıllarında Bulgaristan’da Sovyet türü sosyalizme geçiş dönemi ile birlikte meydana gelen değişimlerden sonra ressamın kaderi de aynı şekilde birdenbire değişir. Yeni sistemin ve o zamanki “sosyalist gerçekçilik” resim çizme usulünün en büyük karşıtlarından değildir, ancak bu yeni sisteme yeteri kadar adapte olamaz.

Sanat tarihçisi Mariana Avramova devam ediyor: “Bazıları onu beğeniyor, bazıları beğenmiyor. Sanatını eğitici bulmuyorlar. Herhalde bunun sebebi var. Ne de olsa Saray’a yakınlığı bilinir. Buna dair kesin belgeler yok, ama gene de sanat çevrelerinden dışlanıyor. Kendisine duyulan ilgi azalıyor. Ve maalesef geçimini sağlamak için eserlerini arkadaşa, dosta ucuz ucuz satmak zorunda kalır."

Hayatının sonuna kadar resim yapar İvan Triçkov. Yurdu gezer ve beğendiği yerleri tablolarına taşır. Peyzaj üzerine odaklanan sanatçı, sanat anlayışından taviz vermez. Zaman içinde eserlerinde şiirsellik daha da ağır basmaya başlar. Son sergisi ölümünden bir yıl önce düzenlenir.

Sofya’da açılan sergiye İvan Triçkov’un hayatı ve sanatı hakkında bilgi içeren tek yayın olan bir katalog eşlik ediyor. “Bundan dolayı çok memnunuz, çünkü ressam hakkında daha geniş bilgi vermiş oluyoruz,” diyor Mariyana Avramova. Katalogta şöyle bir cümle yer alıyor: “Triçkov’un eserlerine hiç bitmeyen bir gerçeklik yansıyor ve bizi etkiliyor”.

Fotoğraflar: Veneta Pavlova

Çeviri: Müjgan Baharova